Tarihin en büyük depremlerinden biri olan 7,9 büyüklüğündeki 1939 Erzincan depreminin dehşetini 108 yaşındaki Mehmet Güloğlu, İhlas Haber Ajansı'na anlattı. Depremin yaşandığı 27 Aralık 1939'da, Erzincan merkeze bağlı Göyne köyünde ailesiyle birlikte yaşayan Güloğlu, o anları şöyle anlattı: "Her yer zangır zangır sallanmaya başladı. Beton bina yoktu, hep toprak evler. Soğuk bir kış günüydü, kar diz boyu. Her yer yıkıldı, enkaza döndü. Çoğu insan soğuktan ve sahipsizlikten öldü. Yardım yoktu, enkazdan çıkaran yoktu. İnsanlar kendi imkanlarıyla enkaz altından insanları çıkarmaya çalışıyordu. Babamın küçük bir odası vardı. Orada sobayı yaktık, ısınmaya çalıştık. Ancak sarsıntılar devam edince dışarı kaçtık. Soğuktan korunmak için gübrelerin üzerine palazları serdik, çadır gibi bir şey yaptık ve orada kaldık. Deprem çok geniş bir alana yayıldı ve çok insan hayatını kaybetti."

1939 Erzincan Depreminin Yıkıcı Etkileri

Güloğlu, yıllar geçmesine rağmen o acı günleri unutamadığını belirterek, depremin yarattığı yıkımı ve kayıpları her an hatırladığını söyledi. Deprem, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak hafızalarda yer etmiştir. Resmi rakamlara göre 33 bin kişi hayatını kaybetti, 100 binden fazla kişi yaralandı. Çetin kış koşulları, yardım ve arama-kurtarma çalışmalarını güçleştirdi. Bu durum, ölüm oranlarının yüksek olmasının başlıca nedenlerinden biriydi. Deprem, 1939-1999 yılları arasında Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana gelen büyük depremlerin ilkiydi ve batıya doğru ilerleyen bir dizi depremi tetikledi. Bu deprem, 1668 Kuzey Anadolu depreminden sonra ve 2023 Kahramanmaraş depremleriyle birlikte Anadolu'da meydana gelmiş en büyük ikinci depremdir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybına yol açan ikinci deprem olarak kayıtlara geçmiştir.

Depremin Coğrafi Kapsamı ve Etkileri

Odak derinliği 20 km olan depremin etkilediği alan, doğuda Erzincan Ovası'ndan batıda Kelkit Vadisi'ne kadar uzandı. Yırtılmanın uzunluğu 400 km (Erzincan'ın doğusundan Amasya'ya kadar), genişliği ise (güneyde Sivas'tan kuzeyde Karadeniz'e kadar) 200 km'ydi. Yaklaşık 350 km uzunluğunda bir kırık sistemi oluştu. Bu geniş alanı kapsayan 35 deprem merkezi, başlıca dört sarsıntı çizgisi üzerinde etkinlik gösterdi: Yukarı Yeşilırmak çizgisi, Kelkit-Deliçay çizgisi, Yaylalar ve Orta Yeşilırmak çizgisi ile kıyı çizgisi. Bu çizgiler kırıklara karşılık geliyordu. Kelkit Irmağı kırığı, Reşadiye'de iki blok arasında 380 cm'lik bir düzey farkı oluşturdu. Deprem sırasında Karadeniz kıyıları 15-100 m kadar geri çekildi ve Fatsa'da bir tsunami meydana geldi. 52 saniye süren deprem, Karadeniz kıyılarında 0,53 m uzunluğunda bir tsunamiye neden oldu. Depremin yarattığı Coulomb gerilme transferi, Kuzey Anadolu Fayı boyunca batıya doğru ilerleyen kırılmaları tetikledi. 1939'dan bu yana bu fayda 6,7'den büyük 10 deprem yaşandı. Giresun ve çevresi de depremin şiddetli etkilerini yaşadı.

Sonuçlar ve Deprem Yönetmelikleri

1939 Erzincan depreminin oluşturduğu yıkım, Türkiye hükümetini deprem yönetmeliklerini yürürlüğe koymaya itti. Erzincan'daki yıkım o kadar büyüktü ki şehir tamamen terk edildi ve biraz daha kuzeyde yeni bir yerleşim yeri kuruldu. Depremin korkunç etkileri, gelecek nesiller için bir uyarı niteliğindedir ve deprem güvenliği konusunda alınacak önlemlerin önemini vurgular. Niksar ve çevre iller de depremden büyük ölçüde etkilendi. Bu felaket, afet yönetiminin önemini ve hazırlıklı olmanın hayati gerekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Depremden sonra yapılan araştırmalar, deprem risk haritalarının oluşturulmasında ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesinde önemli rol oynadı.